Image
DİNAMİKLER DEĞİŞİYOR

Tüketiciler 2023'e isyankar bir ruh haliyle giriyor. Yerleşik normları sorguluyorlar, otoriteye meydan okuyorlar, «wellbeing»’ten alışverişe ve kimlik oluşturmaya kadar hayatın pek çok alanında yerleşik öğretileri çiğniyorlar. Değişken ve belirsiz bir dünyada kontrolü geri almak ve anlatıyı kendi kurallarına göre yeniden yazmak istiyorlar.

KUSURSUZLUĞA KARŞI!

Be-real örneğinde görüldüğü gibi, sosyal medyada kimlik inşa sürecinde yeni bir dönem başlıyor, filtre kullanımı ve hazırlanmış mizansen yerine an’ın tüm gerçekliğiyle paylaşımı ön plana çıkıyor!

KALIPLARA KARŞI!

Mükemmelliğe ve aynılığa meydan okuyan bireysel seçimler kucaklanıyor. Kendini ifade etme ve diğerlerinden farklı olma ihtiyacı yükselen bir trend haline geliyor.

OTORİTEYE KARŞI!

Neyin doğru olduğuna dair kişisel yargılar lehine sorgulama eğilimi yükseliyor. Tüketicilerin otorite karşıtlığı markaları da etkiliyor. Dijital toplulukların günlük aktivizmi marka savunuculuğu ve marka yergisini de içeriyor.

Ne yapmalıyız?
  • Mükemmellik karşıtlarını kendileri olmak konusunda teşvik etmeliyiz
  • Ürünleri stillerine uygun hale dönüştürmeleri için tüketicileri cesaretlendirmeliyiz.
  • Gen Z’yi yakalamak için sosyal medyada «formal» olmaktan kaçınmalıyız.
  • Marka kimliğine uygun bir alan sahiplenip o alanda aktivizme hazır olduğumuzu göstermeliyiz.
  • Tüketicilerimizi c-level paydaşlar olarak konumlandırmalı, onlara söz hakkı vermeli, dijital topluluklarımızı ve marka savunucularımızı oluşturmalıyız.
CREATOR

Creator’lar, bir toplulukla ilgi alanlarını paylaşan, bilgi ve becerilerinden gelir elde eden tutkulu kişilerdir.

INFLUENCER’LARDAN FARKLIDIRLAR

Özgündürler
Sosyal medya kariyerlerini belli toplulukların ilgi alanları oluşturur
Her alt kültür ya da ilgi grubunun kendi Creator’ları vardır, çeşitlidirler.

NEDEN ÖNEMLİ?

Benim değerlerimi temsil ediyor» cümlesi, özellikle gençler söz konusu olduğunda önemli bir satın alma gerekçesi.

Platformların, creator’ların para kazanmasına yardımcı olmak için uyguladığı «bahşiş verme» özellikleri ise popülerleşiyor.

Daha fazla insan mesai saatleri içinde çalışmak yerine ekonomik bağımsızlık kazanmak istiyor ve çözümü içerik oluşturma kanallarında arıyor.

Ne yapmalıyız?

Yeni bir C-level kadromuz var: Consumer

Tüketiciler markaları artık sadece harcamalarıyla değil, sesleriyle de biçimlendiriyor

Co-creator tüketici modeline uyum sağlamalıyız.

Tüketiciyi duymalı, ona söz hakkı vermeli, inovasyonun yaratıcı merkezinde olması için onu cesaretlendirmeliyiz.

APLİKASYON TEMELLİ YAŞAM & MARKA DENEYİMİ

Tüketicilerin, günlük yaşamlarını destekleyici aplikasyonlar kullanma eğilimi, markalara sürekli iletişim fırsatı veriyor.

Bankacılıktan ebeveyn rehberliğine, seyahatten mental sağlığa pek çok alanda kullandıkları aplikasyonların sağladığı kolaylık, tüketiciyi «aplikasyon temelli yaşama» açık hale getiriyor.

Aplikasyon Temelli Ebeveynlik: Aplikasyonlar, ebeveynlerin dünyasında, çocuklarının beslenmesi ve gelişimi için olduğu kadar mental sağlık konusunda da destekleyici çözümler olarak yer buluyor.

Aplikasyon Temelli Finansal Okuryazarlık: Yeni yatırımcılarımız olan Z kuşağı, fintek dünyasını aplikasyonlarla öğreniyor. Finansal okuryazarlığın oluşması ve gelişmesi sürecinde de aplikasyonlar destekleyici faktörler olarak yer buluyor.

Aplikasyon Temelli Seyahat: Rezervasyon yapmanın yanı sıra, gerçek zamanlı şehir rehberi ve oyunlaştırılmış turizm uygulamaları, tüketicinin seyahat deneyimini kolaylaştırıyor.

Sürdürülebilirlik

'Çevre dostu olmak benim için önemlidir'

'Markalardan çevre dostu olmalarını beklerim'

'Cümleleri 2020 yılında olduğu kadar popüler değil.'

Ekonomik Güven Ortamı ve Sürdürülebilirlik Davranışları Arasındaki İlişki

Enflasyon, küresel ölçekte pek çok ekonomiyi tehdit ediyor. Hane halkı giderleri hane halkı gelirlerinin önüne geçmeye başladığında tüketicinin çevre hassasiyetinin azaldığı gözleniyor. Sürdürülebilirlik, tüketici gündeminden tümüyle çıkmış olmasa da, sürdürülebilirliği önceliklendirmek lüks haline geliyor.

Ne yapmalıyız?

Tüketici, ekonomik kaygılarla boğuşurken sürdürülebilirliği «en yüksek öncelik» listesinden çıkarmış olsa da markalar bu alanda var olmaya devam etmeli.
Sürdürülebilirlik başlığı altında bir alan sahiplenmeli ve buradaki aksiyonlarımızı sürdürülebilir kılmalıyız.

MEDIAVERSE

ÇOKLU EVRENLER

Sosyal medya kullanıcıları çok sayıda platformda vakit geçiriyor.

Global ölçekte, Tiktok kullanıcılarının %80’inden fazlası Facebook’ta da vakit geçiriyor, Twitter kullanıcılarının %88’i aynı zamanda Instagram kullanıcısı.

Dikkate alınması gereken nokta şu ki, artık insanlar yalnızca farklı platformları kullanmakla kalmıyor, farklı platformları farklı amaçlar için kullanıyorlar.

Facebook’ta arkadaşlarını, Twitter’da gündemi ve güncel gelişmeleri, Tiktok’ta yeni trendleri takip ediyorlar.

Yanı sıra, farklı platformlarda farklı kimlikler inşa ediyorlar.

Platformların, «tüketicinin kuantum evrenlerine» dönüşümüne şahit oluyoruz. Bir tekil kullanıcının farklı platformlarda farklı personalara sahip olduğunu ve aynı kullanıcıya farklı platformlarda farklı bir mesajla ulaşmamız gerektiği notunu 2023 ajandamıza eklemeliyiz.

Ne yapmalıyız?

Platform bazlı sosyal medya stratejisini iletişim planımıza entegre etmeliyiz.
İçeriklerimizi, tüketicinin platformda bulunma nedenleri ile uyumlu hale getirmeliyiz.

METAVERSE?

Karşılaştığımız pek çok trend raporu Metaverse’ün güncel bir tüketici trendi olduğunu söyler.

Peki buna hazır mıyız?

Geçtiğimiz yıla baş döndürücü gündemlerden biri olarak imzasını attı. Neal Stephenson tarafından 1992’de yazılmış Snow Crash isimli romandan gerçekliğe, önce yavaş yavaş, sonra bir anda uzanan bir kavram, bir başka dünya ihtimali...

Sanal platformlar, ağ iletişimi, donanım, içerik, ödeme servisleri ve elbette kullanıcılardan oluşan çoklu bir yapıyla fiziksel ve dijital dünyayı birbirine bağlamayı vaadediyordu.

Metaverse’ün bu vaadi gerçekleştirmesi hala mümkün; ama bu kolektif heyecan dalgasını atlattığımızda kullanıcılar olarak “bunu gerçekten istiyor muyuz?” sorusunu, platform ve içerik sağlayıcıları olarak ise “buna hazır mıyız?” sorusunu merkeze aldık.

Kullanıcı penceresinden baktığımızda bu soruya kesinlikle hayır diyemiyoruz. Evet demek konusunda ise endişelerimiz var:

Metaverse’ün bizi daha az insan kılmasını istemiyoruz.
Başedemediğimiz sosyal, çevresel, ekonomik sorunlardan kaçtığımız için sığındığımız bir gerçeklik sanrısı olmasını istemiyoruz.

“Dünya için yapacak hiçbir şeyimiz kaldı, bu yüzden VR gözlükleriniz ve koltuklarınızla birlikte sizi şöyle alalım” çağrısı olmasını istemiyoruz.

Binlerce yıldır en heyecan verici deneyimleri tadarak, dokunarak, koklayarak yaşadık. Bunları vaadetmeyen bir dünya asla yeterince heyecan verici olmayacak.

Patform ve içerik sağlayıcıları penceresinden baktığımızda ise cevabımız “hayır”. Hep birlikte girdiğimiz bu öngörülmez yolda hep birlikte, biraz da paldır küldür deneyimledik ve gördük ki, henüz hazır değiliz.

Eş zamanlı, paylaşımlı bir deneyimi paylaşacak milyonlarca insan için yeterli alt yapı henüz oluşmadı.
Veri güvenliği, kalıcılığı, merkezi bir yapının olmadığı bir ortamda gerçekleşecek finansal aktiviteler için gerekli protokoller henüz oluşmadı.
Metaverse’de işlenmesi olası suçlar için hukuki bir düzenlemeye sahip değiliz.
Metaverse evrenine girmek için gerekli cihazlar milyonlarca insan için ulaşılabilir değil.

Yakın geçmişte yayınlanan haberlere göre AB’nin 24 saat süren, 400 bin dolarlık Metaverse partisine neredeyse hiç katılım olmadı.

Bir gazeteci, içeride kendisi dışında sadece 5 kişi olduğunu belirtti. Diğer parti müdavimleriyle "şaşkın sohbetleri" anlatan gazeteci, tarihin yanlış olup olmadığını sorgulamış. Diğer katılımcılar kısa sürede pes ederek gazeteciyi, bir saatten daha kısa bir süre sonra galadaki tek kişi olarak bırakmış.”

Ne yapmalıyız?

Teknik ve kreatif yeterlilikler oluşana kadar gelişmeleri takip etmeliyiz.